“Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor” Elimde tuttuğum kitabın adıydı bu. “Ne anlatıyor acaba?” diye şöyle bir içini araladım, hızlıca sayfaları karıştırdıktan sonra kitapçıdaki rafına geri koyup oradan ayrıldım. Okuduğum o cümle kafamın içine fikirlerimi kemiren bir kurt gibi yerleşti. Katı olan, katı...
Katı olan her şey buharlaşıyor, evet. Dünya denen sanrımızda biz dâhil ne kalıcı ki? Metaforik bir tasvir gibiyiz hayatta. İdeolojilerimiz bile zaman aşımına uğruyor. Hâlbuki daha doğmadan belli değil miydi bazı şeyler? Bile isteye geliyorduk ve her şey kodlanmıştı falan ya benliğimize… Yaşamsal faaliyetlerimizi tamamlarken sanrımızın içinde, pardon dünyamızın içinde, insanoğlu denen canlı sonsuz bir döngü ile kendi girdabında dönüp duruyor. Kendini tekrar eden günler, haftalar, olaylar… Kendi yerinde sayan insanlar…
Bu söze bir anlam yüklemeye çalışırken kendi anlam karmaşamda dağılmıştım. Katı olan her şey buharlaşıyorsa ortaya konan ya sadece fikirlerim ve düşüncelerim olsaydı? Sanırım katı olmayana odaklanmalıyım, bilemiyorum. Mesela kalp katı gibi görünüyor ama hikmet sahibi bir organ olması ona başka bir kapı daha açıyor. Buharlaşmayacak bir kapı. Kalbin düşünen bir organ olduğunu biliyor muydun? “Yok,” diyorsundur şimdi kendi kendine, “Öyle olsa duyardım, konuşsa bilirdim.” Ama öyle olduğunu iddia ediyorum sana. Düşünme eylemi akılla gerçekleşmektedir ama bu düşüncelerin asıl niyeti kalpten geçer. Atalarımız boşuna dememiş, “Kalpten kalbe bir yol vardır, kalp kalbe karşıdır, kalbim sıkıştı, kalbine sor…” Düşüncelerin kalbinin süzgecinden geçer ve öyle dilinden dökülür. Kalp iyi düşünürse fikirler güzelleşir. Dünya güzelleşir, ilişkiler güzelleşir. Kalp iyi düşünürse metaforik tasvir binbir çiçeğin baharı karşılaması gibi şenlikli ve renkli olur. Nasıl olsa katı olan her şey buharlaşıyor. O vakit bırakalım artık biraz da kalbimiz düşünsün.
“Öyle mi düşünüyorsun?” diye sordu yan taraftan gelen bir ses. Kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirdim. Dışımdan düşünmüş olmalıydım. Köşede oturan bir evsiz düşüncelerime tebessüm etti. Karton bardaktaki kahvesini yudumladıktan sonra, “Kalp katıdır evlat, umut katıdır,” dedi. “Kalp kırılır, umutlar yıkılır. Bak bana, çok vakti kalmayan bir adamım ben. Kırılan kalbimi tamir etmeye bir ömür çabaladım. Fakat yetmeyecek işte ömrüm. Kalbimin dağılan parçaları bir gün kan kaybından öldürecek beni ve o an …" dedi adam; sözleri bitmeden dudaklarım mırıldandı:
O an kalbin buharlaşacak. Çünkü katı olan her şey buharlaşır.